Son üç gün içinde meydana gelen
sismik aktivite, coğrafi olarak ülkemize yakın bir konumda gerçekleşmesi
nedeniyle vatandaşlarımız tarafından dikkat çekmekte ve toplumda kaygı
yaratmaktadır. Bu depremler, dalma-batma zonu ile ilişkili olarak oluşan ve
"volkanik ark" olarak tanımlanan bir bölge içerisinde
gerçekleşmiştir. Ege Denizi, yüksek sismik aktiviteye sahip olup, zaman zaman
aktif volkanik olayların da gözlendiği bir bölge olarak göze çarpmaktadır.
Literatürde yapılan çalışmalar, bu bölgede periyodik olarak küçük ve orta
büyüklükte depremlerin meydana geldiğini ortaya koymaktadır.
Sismik hareketliliğin nedenleri
konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar bu depremlerin
volkanik bir patlama ile ilişkili olabileceğini ileri sürerken, diğerleri
tamamen tektonik kaynaklı olduklarını savunmaktadır. Bölgenin geçmiş
aktivitesine göre, magma malzemesinin yüzeye yakın hareketi sonucunda artan
eriyik akışkanlığın, normal fay sistemlerinin harekete geçmesine kaynaklı
olabileceği ve bu sürecin, yer kabuğunun doğal dinamiklerinin bir parçası
olduğu önerilmektedir. Aktivite ile ilgili kesin bir değerlendirme yapabilmek
için ise jeoloji, volkanoloji, jeokimya, hidroloji vb. disiplinlerin birlikte
çalışması gerekmektedir.
Benzer sismik hareketlilikler,
özellikle Ege Havzası ve termal aktivitenin yoğun olduğu alanlarda daha önce de
gözlemlenmiştir. Birebir aynı yapısal süreçler olmasa da, 2017 Ayvacık
(Çanakkale) ve 2014 Termal (Yalova) sismik aktiviteleri, mekanizma açısından bu
olaylarla benzer dinamiklere sahip gözükmektedir.
Son üç gün içinde bölgede, en
büyüğü M=5.1 olmak üzere 250'den fazla deprem meydana gelmiştir. Basit bir
hesaplamaya göre, bu depremler toplamda M≈5.4 büyüklüğünde bir depremin
enerjisine eşdeğer enerji açığa çıkarmıştır. Literatür, bölgede daha büyük
depremlerin meydana geldiğini, aktif volkanik aktivitenin de devam ettiğini
bize göstermektedir. Özellikle turizm potansiyeli yüksek olan bu stratejik
bölgenin multidisipliner yaklaşımla izlenmesi ise önem arz etmektedir.
Olası bir deprem, volkanik
aktivite veya tsunami tehlikesi durumunda, ülkemizin güneybatı sahil kesiminin
etkilenmesi ise muhtemel görülmektedir. Geçmiş çalışmalar, Ege Denizi ve
Akdeniz bölgesinde özellikle Helen Yayı üzerinde, Rodos civarında meydana
gelebilecek büyük bir depremin ülkemizi etkileme potansiyeline sahip olduğuna
işaret etmektedir. Sonuç olarak, bölgedeki sismik olayların sadece sismik
aktiviteden yola çıkılarak spekülatif yorumlarla değerlendirilmesi yerine,
bilimsel temelli ve multidisipliner yaklaşımlarla izlenmesi gerekliliği
vurgulanmalıdır.
Kaynaklar
Andinisari, R., Konstantinou, K. I., & Ranjan, P. (2021). Seismicity along the Santorini-Amorgos zone and its relationship with active tectonics and fluid distribution. Physics of the Earth and Planetary Interiors, 312, 106660.
Heath, B. A., Hooft, E. E. E., Toomey, D. R., Papazachos, C. B., Nomikou, P., Paulatto, M., ... & Warner, M. R. (2019). Tectonism and its relation to magmatism around Santorini Volcano from upper crustal P wave velocity. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 124(10), 10610-10629.
Papadimitriou, P., Kapetanidis, V., Karakonstantis, A., Kaviris, G., Voulgaris, N., & Makropoulos, K. (2015). The Santorini Volcanic Complex: A detailed multi-parameter seismological approach with emphasis on the 2011–2012 unrest period. Journal of Geodynamics, 85, 32-57.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder