Post Page Advertisement [Top]

  

    Asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan kadim şehrimiz İstanbul, deprem, sel, heyelan gibi ölümcül ve tahrip edici birçok doğa olayı ile karşılaşmıştır. Bizans ve Osmanlı arşivlerinde de kayıtlara giren “fırtına” ise, şehri etkileyen bir meteorolojik afet olarak göze çarpmaktadır. Son birkaç on yıllık süreçte etkisini arttıran iklim değişikliği ile birlikte söz konusu hava olayı, maalesef etkisini daha farklı boyutlara götürmeye de başlamıştır.


    Bizans döneminde 647 yılında meydana gelen kuvvetli fırtınanın, İstanbul Boğazı’nda birçok gemiye mezar olduğu, 860 yılında 200 gemili Rus filosunun İstanbul’u kuşatmak isterken fırtınaya maruz kalarak parçalandığı, 968 yılında ise evlerin çatılarının uçtuğu, bahçe ve tarlaların ise büyük zarar gördüğü kayıtlara geçmiştir. 1562 yılında yaşanan şiddetli fırtına ve yağmur sonucu meydana gelen seller, birçok insanın ve hayvanın yaşamını ellerinden almıştır. 1592’de ise şiddetli fırtınalar ve suların donması kaynaklı olarak kayıkların günlerce çalışamadığı aktarılmıştır. 4 Ekim 1663 tarihinde meydana gelen deprem ve sonrasında ortaya çıkan fırtına, İstanbul’u büyük zarara uğratmıştır. III. Osman döneminde Kumkapı’daki şiddetli dalgalardan dolayı bir geminin karaya oturduğu ve 600 mürettebatın güçlükle tahliye edildiği, hatta Ahırkapı Feneri’nin bu olayın akabinde inşa edildiği ise tarihi arşivlerde yerini almıştır. 1785’teki fırtına, gemi ve kayıkların birbirlerine çarpması ile birlikte 169 adet balıkçı teknesinin batmasına, binlerce insanın denize dökülmesine ve sonrasında 3000’e yakın cenazenin Tarihi Yarımada sahillerinden çıkarılmasına neden olmuştur. Arkeolojik kazılar da göstermiştir ki, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi, fırtınalar sonucunda birçok gemi ve kayığın mezarı olmuştur. 1936 yılında meydana gelen fırtına nedeniyle Atatürk (Unkapanı) Köprüsü’nde yıkım meydana gelmiş, 1925 yılındaki fırtınada ise birçok evin ve caminin minarelerinin hasar aldığı raporlanmıştır. Ayrıca Mart 1934’te rüzgar hızının saatte 180 km olarak ölçüldüğü kayıtlara geçmiştir. 1987 yılındaki şiddetli fırtınalar ve aşırı kar yağışları, İstanbul’da şu şebekelerinin donmasına, elektrik kesintilerine ve yolların kapanmasına neden olmuştur. 1999, 2014 ve 2016 yıllarında ise can kaybı meydana getiren fırtınalar devam etmiştir. 2017’de, kuvvetli fırtına ile birlikte dolu yağışı gözlenmiş olup; özellikle araç ve binalarda büyük maddi hasar ortaya çıkmıştır. 2021 yılında meydana gelen fırtınada ise en şiddetli rüzgarın, saatte 130 kilometre hıza ulaştığı meteorolojik kayıtlara girmiştir. Teknik anlamda ölçümlerin yetersiz kalması, kayıtların eksik tutulması, maddi hasarın tam olarak belirlenememesi vb. nedenlerden dolayı da aslında fırtına, yağmur, dolu gibi meteorolojik doğa olaylarının etkilerinin henüz tam netlikte ortaya çıkarılamadığı da ortadadır.


    Son yıllarda etkisini oldukça hissettiren iklim değişikliği, meteorolojik olaylardaki etkinin artmasına büyük katkı sağlamıştır. Basitçe, iklim değişikliği kaynaklı yüzey sıcaklığı artar, fakat atmosferin geri kalanı ısınamazsa, atmosferde daha az kararlı bir yapı ortaya çıkar. Bu da fırtınaların artmasına ve şiddetli yıldırımların meydana gelmesine neden olur. Isınma, atmosfer üzerinden okyanusları doğrudan etkilemektedir. Okyanus ve denizlerin ısınması ile birlikte, küresel buz ve kar örtüsü alanının küçülmesi nedenli olarak gezegenimizin ısındığı, okyanuslardaki tatlı su girişlerinin arttığı ve özellikle küresel ölçekteki akıntıların değişkenliği de ortaya çıkmaktadır. Akıntı yönlerindeki değişiklikler, hava olayları üzerinde çok büyük bir doğrudan etkiye sahiptir. Özellikle son yıllarda karşı karşıya kalınan şiddetli fırtınalar, gök gürültülü ve şimşekli kar yağışları da iklim değişikliğinin önemli etkilerindendir.


    Tarih boyunca İstanbul, şiddetli ve ölümcül meteorolojik olaylara maruz kalmıştır. Son yıllardaki iklim krizi ile birlikte de bu olayların boyutu ve etkileri de değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle, ilerleyen süreçte, nasıl bir senaryo ile karşılaşacağımız hususunda konunun uzmanları ile ön çalışmaların yapılması, geleceğe yönelik planların hazırlanması ve zarar azaltıcı politikaların ilgili tüm birimler tarafından ivedilikle uygulanması gerektiği ortaya çıkmaktadır.


Teşekkür

Destekleri için Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'na teşekkürlerimi sunarım.


Kaynaklar

Demirtaş, M. (2010). XVI. yüzyılda meydana gelen tabii afetlerin İstanbul’un sosyal ve ekonomik hayatına etkilerine dair bazı misaller. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(2).

Kadıoğlu, M. (2008). Modern, bütünleşik afet yönetimin temel ilkeleri. Afet Zararlarını Azaltmanın Temel İlkeleri, 1.

Kahraman, A., Kadioglu, M., Markowski, P. M. (2017). Severe convective storm environments in Turkey. Monthly Weather Review, 145(12), 4711-4725.

Kocatürk, Ö. (2019). İstanbul'da Sel ve Fırtına (1889-1924).

Skylitzes, J., Wortley, J. (2010). John Skylitzes: A Synopsis of Byzantine History, 811–1057: Translation and Notes. Cambridge University Press.

Ürekli, F. (2010). Osmanlı döneminde İstanbul’da meydana gelen afetlere ilişkin literatür. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, (16), 101-130.

URL-1

URL-2

URL-3

URL-4

URL-5


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bottom Ad [Post Page]

| Designed by Colorlib